Yazar: merve çınar

  • Varlığa Şahitlik

    Mükemmel bir insan olmadım hiçbir zaman, mükemmellik arayışını da benimsemedim. Biliyorum ki hayatta hiçbir şey mükemmel değildir. Bu yüzden sadece kendim olmaya çalıştım; bu çaba, bir şekilde yaşamımın en değerli parçalarından biri haline geldi. Elbette bu biraz zordu. Çünkü kendim olabilmek için önce kendimi tanımalıydım. Kendimi keşfetmek, hayatta daha anlamlı ve doyurucu bir deneyim yaşamak adına önemli bir yolculuktu. Bu yüzden kabul edip uyum sağladığım kalıplardan çıkıp, alışkanlıklarımı bırakıp, bir çok korkumu yenerek yolumu açmam gerekti. Bu süreçte karşılaştığım zorluklar, aslında beni güçlendirdi ve her seferinde daha dirençli bir birey haline getirdi. Çok insan geldi geçti; bazen arkadaş, bazen dost, bazen de hayal kırıklığı yaratan kişiler. Kalanlar da oldu, dönmemek üzere gidenler de. Hıçkırıklar ve kahkahalar arasında, hayatın sunduğu zenginliği kavramayı öğrendim. Tabii gönderdiklerim de oldu bazı zamanlarda; onların gidişi bana hayatı daha derin bir şekilde anlama fırsatı verdi. Şimdi olduğum yerde varlığını bildiğim sevdiklerimle yürüyorum. Onlar, hayatımın anlamını ve güzelliklerini oluşturan en değerli parçalar. Ben gitmedim, hâlâ buradayım; içimde taşıdığım hikayelerle, anılarla ve hayallerle dolu bir dünyayla. Gitmek istediğim çok zamanlar oldu. Nereye, niçin gideceğimi bilmeden üstelik. Bu belirsizlik, bazen beni korkuttu ama aynı zamanda yeni keşifler yapma arzusunu da artırdı. Bazen isteğim, kendimi bulmaktı; derin düşüncelere dalıp, ruhumun derinliklerine inerek. Bazen de kaybolmak, yalnızca kaçmak istediğim anların peşinden koşmaktı. Çoğu zaman ikisini de yapamadığımı düşündüm. Yıllar geçti, gündüzler, geceler, dakikalar, aylar, haftalar, günler; her biri kendi yolculuğunda birer anı bırakarak. Bazen bitsin istedim, bazen devam etsin; bu yaşamın çelişkili doğası, beni zaman zaman düşünmeye itiyordu. Hiçbir şey bitmedi ve aynı zamanda da birçok şey devam etmedi. Hayat bu ya, bazen çok basit bazen de çok karmaşık; her durumda yaşamak ve öğrenmekteyim. Kimi zaman yıkıldım, kimi zaman çok güçlüydüm; zayıflıklarım ve güçlü yanlarım, bir arada durarak beni ben yapan unsurlar oldu. Her şeye rağmen her zaman çok güldüm, çokça güldüm; bu gülüşler, içimdeki acıyı ve sevinci bir arada barındıran bir tebessüm haline geldi. Yakınlarım bilir ki ne kadar çok güldüysem bir o kadar da ağlamışlığım vardır.

    Aradığım hiçbir yerde kendimi bulamadım; belki de kaybolduğum yerlerde kendimin en gerçek halini bulmam gerekti. Ta ki durup içime bakana dek; ruhumu dinleyip, içsel huzuru arayana kadar. Işık saçan sevgiyle dolup taşan ruhumu görene dek. Bazen insanlığımda kayboluyorum; içsel çıkmazlarım beni düşünmeye itiyor. Tam da olması gereken şey aslında öyle değil mi? Bazen kıymet vermek, bazen kıymet bilmek; ikisini de becerebilmek, insanı insan yapan en önemli unsurlardan biri. İnsan, kendini her zaman değerli hissetmek ister, özellikle de değer verdiği insanlar tarafından. Bu istek duygusal yönden bir çok iniş ve çıkış yaşatır. Kendi değerini bilerek yaşamak ve değerine değer katabilmek en önemlisi oluyor. Çoğu zaman zihnimizin karanlığı buna engel olmaya çalışsa da onu aşabilmek adına çaba göstermek de çok büyük bir nimet.

    Kaç yıl yaşadım belli, fakat daha kaç yıl yaşayacağım belli değil; bu belirsizlik hayatı daha heyecanlı kılıyor. Pencere kenarından görebildiğim bir sokakta yaşananları izlemek, dünyayı fazlaca küçümseme sebep oluyor ama bir o kadar da büyütüyorum gözümde. Çünkü içimde kocaman bir dünya var; her şeyin daha güzel olduğu hayallerle dolu. Yaşamak sadece yaşamaksa eğer, nefes alıyorum zaten, sanki yetermiş gibi; ama ben fazlasını istiyorum, hayallerimi gerçeğe dönüştürmek için. Belki uzun belki de çok kısa bir yol. Bir bilinmezlik olsa da insanın kendi elinden tutup onu göğün en parlak yerine taşıyabilmesi için yürüyor olması gerek. Kendimi görünmez hissettiğim çok zamanım oldu; bu durum, insanın içsel mücadeleleriyle başa çıkabilme şekliyle ilişkili. Görünür olmak istediğim, varlığımı kanıtlamak istediğim çok fazla anım var, hatırlıyorum. Peki ya kime, ne için? Ben kanıtlamaya çalıştım da gören oldu mu acaba? Ya da varlığıma şahit olan insanlara gerçekten inanabildim mi? Umut etmek aslında hayatta beklentilerimizin olmasıdır; her gün yeni bir başlangıçla, yeni umutlarla dolmak. Bir şeyler isteriz, bir şeylerin hayalini kurarız, olur ya da olmaz, tüm bu hayaller bizi hayata bağlayan en önemli unsurlardır. Kimi gerçekleşir, kimi yok olup gider; bu belirsizlikle yaşamak öğrenmemiz gereken bir şey. Tüm istediğim var olabilmek; ben olarak, tüm gerçekliğimi yansıtarak, öğrenerek, gelişerek, deneyimleyerek, bazen üzülüp, mutsuz olup bazen de gülerek. Bu hayattaki amacımı her daim sorguladım, aradım. Kendimi bildim bileli… Onu bulabildim mi henüz bilmiyorum ama bu yolda devam etmeye hevesliyim; bu bir arayış, bir ilerleyiş. Sevmek, sevilmek, öğrenmek ve belki de öğretebilmek… Hayatın getirdiği her deneyimle şekillenen bir yolculuk. Sırada ne var bilmiyorum; belirsizlik, yaşamın en heyecan verici yanlarından biri. Bildiğim tek şey, yaşama tutunup heyecanımı sürdürmek, her yeni güne umutla bakmak. “İyi ki varım” diyebildiğim günlerin nicelerine ulaşmak için çaba göstermek. Çünkü her şeyin sonunda, yaşam dediğimiz şey sadece kendimizle kurduğumuz ilişki kadar gerçek.